Bir bebeğin ağlaması, sadece bir rahatsızlık ya da ihtiyaç sinyali değil, aynı zamanda bir iletişim şeklidir. Onu susturmak yerine, neden ağladığını anlamaya çalışmak gerekir.
Yale ve Harvard araştırmaları, uzun süre görmezden gelinen ağlamaların bebeğin stres hormonlarını artırdığını ve beyin gelişiminde geri dönüşü olmayan etkiler yarattığını ortaya koyuyor. Ağlayan bir bebeği yalnız bırakmak, onun fiziksel ve duygusal gelişimine zarar verebilir.
“Bırak ağlasın, şımarır” yanılgısından vazgeçin
“Bebeği kucağa alırsan şımarır” söylemi artık eskimiş bir hurafeden ibaret. Araştırmalar, bebeklerin ihtiyacına duyarlı şekilde yaklaşmanın onların güvenli bağlanma geliştirmesine yardımcı olduğunu gösteriyor.
Güven duygusu gelişen bir bebek, ileride hem daha bağımsız hem de duygusal olarak daha dengeli bir birey olacaktır. Unutmayın, bebekler şımarmak için değil, öğrenmek için ağlar.
Fizyolojik ihtiyaçların ötesini görün
Bebeklerin ağlaması sadece acıkma, alt ıslatma ya da uyku isteğiyle ilgili değildir. Psikolojik ihtiyaçları da en az fiziksel olanlar kadar önemlidir. Bebeğiniz korkmuş, yalnız hissetmiş ya da sadece kucağınızda güvende hissetmek istemiş olabilir.
Onunla sakin bir ses tonuyla konuşmak, göz teması kurmak ve sevginizi hissettirmek, basit ama güçlü bir yatıştırma yöntemidir.
Ağlamayı bir ihtiyaç olarak kabul edin
Bazen bebekler sadece rahatlamak için ağlar. Bu durum onların doğal bir ihtiyacıdır ve ebeveynin şefkatli kollarında karşılandığında bir terapi gibi işlev görür. Ancak bu, bebeği ağlamaya teşvik etmek değil, ihtiyacını doğru anlamak ve karşılamaktır. Ağlayan bir bebek, sadece sevgi ve güven arıyor olabilir.
Sabırlı ve sakin kalın
Bebeğinizin ağlaması sizi çaresiz hissettirebilir ama unutmayın ki onun en büyük ihtiyacı sizin sakinliğinizdir. Sizin huzurlu enerjiniz, onun da sakinleşmesine yardımcı olacaktır. Her ağlama, sizinle bebeğiniz arasında bağ kurmak için bir fırsattır.