Haber Başlığı

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan,karne psikolojisi ve üç hafta sürecek ara tatilin nasıl geçirilmesi gerektiğine ilişkin ebeveynlere tavsiyelerde bulundu.

Akademik başarı düşünülmemeli

Tatil denildiği zaman hepimizin bir algısı var. Bir yere gitmek, eğlenmek, kafamıza göre yaşamak gibi bir algı var. Özellikle çocuklarda da aynı şekilde. Pandemi nedeniyle şartlar değiştiği için ve tehlike hala geçmediği için şu anda biz geçen sene Haziran’daki rakamlardayız. Şu anda biz vaka sayısı olarak 5 binlerdeyiz henüz binin altına düşmedik. Böyle bir durumda toplumun en az %50’si de aşılanmadan, geçen yaz yapılan hataları yaparsak tekrar üçüncü, dördüncü zirveleri yaşarız. İşin ciddiyeti aynen devam ediyor. 10 ay içerisinde 340 sağlık çalışanı vefat etti. Terörle mücadelede bile bu kadar asker, polis kaybı yok. Bu nedenle işin ciddiyetinin çok önemli olduğunu bilmemiz gerekiyor. Büyük ihtimal bu süreç uzun sürecek. Bunu bilelim, bu konuda 15 Şubat’ta okullar açılacak her şey normale dönecek gibi bir beklenti yanılgıya sebep olur. Böyle bir beklenti oluşturmak, yüksek beklenti oluşturmak hatalı olur ve insanlar hata yapmaya başlar. Geçen yazı tekrarlarız. Aynı hatayı tekrarlamamak için gerçekçi beklentilerle ilerlememiz gerekiyor. Şu andaki gerçekçi beklentiler ve bilimsel veriler de gösteriyor ki şu anda tehlike azaldı. İyiye gidiyoruz, azalmalar başladı. Ümitsizliğe kararsızlığa hiç yer yok fakat biraz daha tahammül etmemiz ve dayanmamız gerekiyor.

Ailelerimizin bize sordukları şu: Çocuklarımız bu dönemi nasıl telafi edecekler? Aileler akademik başarıyı hiç düşünmesinler. Onu eğitim sistemimizdeki şu andaki bu sene sınava gireceklerde bu seneki ders notunun sınava etkisi düşürülerek adil çözümler üretilebilir. Çünkü burada internete erişim eşitliği tam olmadı. Özel okullar daha avantajlı durumda. O bakımdan daha sıkıntılı durumda. Böyle durumlarda eğitim sistemimizin sınavdaki puan yükünü daha düşük tutmak gibi önlemler muhakkak alınır. Ölçme ve değerlendirme sistemimizde bununla ilgili ayarlar yapılır. O yönden eğitim konusunda endişelenmesinler.

Çocukların ruh sağlığı daha önemli

Ama şundan endişelenebilirler; çocukların ruh sağlığı açısından. Çocuklarımız böyle bir durumda çok etkilendiler. Her yaşta çocuk için bu geçerli. Özellikle 0-12 yaş grubu için ayrı düşünmek lazım. 12-19 yaş grubu için yani ergenlik dönemi için ayrı düşünmek lazım. 0-12 yaş grubu içerisinde çocuklar anne ve babaya bakarlar. Onları gözlemlerler. Baba panik değil, rahatsa evde huzurlu bir ortam varsa o çocuklar için sokakta ya da şurada burada olmak önemli değildir. Online dersin devam edip etmemesi hiç önemli değildir. Çocuk evde çok mutlu olur hatta bazen anne ve baba çok evde olup müdahale edip karışıyorlar diye ‘Anne baba siz gezin, biz iyiyiz’ diyen çocuklara da rastlayabiliyoruz. Bu nedenle çocuklarda çok ciddi bir adaptasyon yeteneği vardır, bu yaş gruplarında. Hızla uyum sağlarlar. Evde huzurlu bir iklim oluşturmaya odaklanalım şu anda. Evin sıcak ve keyifli bir alan olması haline gelecektir.

Ailede negatif iletişim yerine pozitif iletişim öne çıkmalıdır. Herkes birbirini düzeltmeye çalışmasın, ego savaşlarına gerek yok. Herkesin birbirini tamamlamaya çalışan, pozitif taraflar güçlendiren bir tutum içerisinde olması önemli. Bizim kültürümüz zaten aile içerisinde rekabetçi değil, özellikle tamamlayıcılığı yükselten bir kültür. Bu büyük bir fırsat. Dünyada pandemi sonrası ciddi bir boşanma ve intihar salgınları var. Bizde bu olmadı. Bunu sağlayan aile sigorta sistemimiz. Halen sarsıntılara rağmen dağılmıyor, devam ediyor. Ama risk de tabii. Biz elimizdeki bu aile değerlerini güçlendirelim ve bunu devam ettirelim. Bu krizi kazanıma dönüştürmüş oluruz.

12 yaşından büyük çocuklar da ergenlik dönemine giriş yapıyor. Özellikle yüzde 80’inin hemen hemen ellerinde bilgisayar var. Bu durumda bilgisayarları çocukların elinden almak yerine bilgisayarı akıllıca kullanmayı öğretmek yani onları medya okuryazarı yapmak önemli. Onlarla birlikte onların ilgi alanlarına girip onlara nasihat ve konferans vermek yerine yanlış bir şey yapıyorlarsa yanlışı konuşmak yöntemi kullanılmalı. Yani genci ya da çocuğu karşımıza almak yerine onu yanımıza alıp birlikte konuşabilmek önemli.

Gençler özgürlük ve sorumluluk dengesini öğrenmeli

Çocuklar karnelerini aldılar. Klasik ebeveyn tutumu nedir? Karneye bakıyor. İyi notları görmüyor. Hemen zayıf notlarla ilgili eleştiri yapıyor. ‘Yediğin önünde yemediğin arkanda. Ne bu karnenin hali?’ dediğimiz an çocuk anne ve babasıyla arasında duvar örmeye başlar. Hâlbuki bizim anne ve baba olarak çocukla aramızda köprü kurmaya ihtiyacımız var. Anne çocuk ilişkisi, baba – çocuk ilişkisi karneden daha önemlidir. Bunu bozmadan bu işi çözmek gerekiyor. Akıllı anne ve babalar böyle durumlarda ‘Çocuğumun ders durumunu nasıl düzeltirim? 7-8 dersi iyi ama 2-3 tanesi kötü, nasıl düzeltiriz?’ deyip çocuğa düşüncesi de sorulduğu zaman kendini değerli hissetmesi sağlanmış olur.  Bu şekilde konuşarak çocuğun bir şeyler öğrenmesini sağlamamız gerekir.

Bu zamanki çocukların, gençlerin anlayacağı dil değil. Anne ve babalar bunu unutmamalı. Şu anda gençlerin anladığı dil ikna ve inandırma yöntemidir. Takdir ve övgü yöntemleridir. O da olumlu yönleri üzerine olmalı. Hak etmediği sözleri söyleyerek kişiliğini değil, davranış ve çabaları övülmelidir. Kişiliği övülürse çocuğun egoları şişer. Evde, bazı alışverişlerde sorumluluk verilebilir. Böyle durumlarda özellikle gençler özgürlük ve sorumluluk dengesini öğrenmeli.

Birlikte zaman geçirmek gençler için bir fırsattır. 12-13 yaşından itibaren gençler anne – babayı artık uzaktan sevmeye başlıyor. Biyolojik doğamız ve genetik kodlarımız bunu gerektiriyor. Çocuk özgürleşmek ve bireyselleşmek istiyor. Çocuğumuzu başarı odaklı yetiştirirken akademik mi, hayat mı, ahlaki başarı mı olmalı? Bütün bunları aynı anda düşünmemiz gerekiyor. Bu da çocukların anne ve babayı model alması ile çok yakından ilgili. Ebeveynler karneyi konuşurken karne psikoloji düşünülmeli. Karneyi bir değerlilik ölçüsü gibi sunmamak gerekiyor. Çocuğun değerli olup olmadığını, başarılı olup olmadığını karne gösterir şeklinde davranmamak gerekiyor. Karne sadece başarı yolunda basamaklardan bir tanesidir.

Çocuklara insani değerleri öğretmeliyiz

Topluma, insanlığa faydalı olmak, yaratılışa, varoluşa uygun şekilde bir şeyler yapabilmek insanın yaşam felsefesi ile ilgilidir. Pandemi döneminin bize kazandıracağı en önemli şey çocuklarla yaşam felsefesinde yeniden varoluşsal konuları konuşabilmek olacak. Şu anda popüler kültür bize haz öğretiyor, hız öğretiyor, zevk peşinde koşmayı ve hedonizmi öğretiyor. Bu küresel bir salgın haline geldi. Çocuklarımızı bundan korumazsak bu nesli kaybedeceğiz. Bu neslin kayıp nesil olmaması için muhakkak onlara insani değerlerle birlikte hem çalışkan olmayı hem de insani değerlere sahip olmayı öğretmeliyiz. Bu dönemde birlikte zaman geçirmenin yarattığı bir fırsat var.

Bu çağa “Distrust Age” yani 21 yüzyıla güvensizlik çağı deniliyor. Bizim kültürümüz, inanç sistemimiz, değerler sistemimiz güvene çok önem veriyor. Hazreti Peygamberin en büyük vasfı, bu. Peygamberlikten önce de eminlik vasfıydı, eminlik vasfımızı tekrar canlandırmaya ihtiyacımız var. Güven budur. Onun için bunları ailede oluşturalım. Bunlara önem verelim ve mesela karne burada nasıl bir fırsat? Karnenin psikolojik etkisiyle çocuk, annem babam kızacak diye yalan söylemeye başlar. Eğer aile eline geldiği zaman bak çocuğum sen çalışmışsın şu kadar dersini yapmışsın, şu kadar dersini yapamamışsın deyip değerlendirme yapmalı. Böyle durumda kabullen yönet metoduyla, kabullen birlikte yürü metoduyla gitmek önemli. Bu yapılırsa çocuk, ‘Annem ve babam beni seviyor ama hatalarımı düzeltmek için benimle iş birliği istiyor’ diyecek çocuğun aidiyeti artacak. Kendine güveni zedelenmeyecek. Onun için çocuklarımızı azarlayarak, korkutarak yönetme döneminde değiliz bu çağda. Bu zamanın çocukları da bilinçli. Onun için biz, hiç bir şekilde böyle korkutarak çocuklarımızı yönetemeyiz.

Burada anne ve babalar, annelik ve babalık pratiklerini değiştirecekler. Kendi annelerinden babalarından öğrendikleri senaryolar bugün geçerli değil. Çünkü aktörler değişti, yeni aktörler var. Buna göre annelik babalık senaryolarınızı değiştirmemiz lazım. Çocuklarımızla iyi işbirliği kurarız ve çocuklarımızı hem de pandemi döneminin verdiği yakın ilişkiyi fırsata dönüştürürüz. Şunu hiç bir zaman unutmamalıyız hayat başarısı akademik başarı ile ahlaki başarının toplamıdır.