Hayatta hepimiz bir kez bile olsa mutlaka bir iletişim hatası yapmışızdır. İletişim sadece diyalog kurmaktan ibaret olmadığı için ağzımızdan çıkan sözlere dikkat etsek de beden dilimizle ya da yazılı iletişimle karşı tarafa yanlış anlayabileceği bir mesaj vermemiz mümkündür.
Özellikle, yazılı iletişimin sözlü iletişimden daha fazla öne çıktığı günümüzde sosyal ve ikili ilişkilerin, hatalı iletişimden kaynaklı zarar görmemesi için Uzman Psikolog Merve Saraçoğlu bazı tavsiyelerde bulundu.
Günlük hayatta farkında olarak ya da olmadan yaptığımız en net hatadır “sen” dili ile konuşmak. Rahatsız olduğumuz bir durumun bize hissettirdiklerini karşı tarafa aktarırken kurduğumuz cümle genelde karşı tarafın suçlu hissetmesine, dolayısıyla bizden uzaklaşmasına sebep olur.
- Bu durumda olmamızın sorumlusu sensin.
- Bir kere bile aramıyorsun.
- Eskiden böyle değildin.
Direkt kişiliği hedef alan bu tarz cümleler karşımızdaki kişiyi suçlayıcı ve yargılayıcı tarzda cümlelerdir. Kişi bu tür cümlelere maruz kaldıkça kendisini sürekli savunmak zorundaymış gibi hisseder. Savunmanın sonu ise kişiden/ilişkiden kaçınmadır.
- Ortada hoş olmayan bir durum var. Beraber özeleştiri yaparsak belki kolayca çözebiliriz.
- Beni aramadığın zaman kendimi değersiz ve unutulmuş hissediyorum.
Karşı tarafın kişiliğini değil de davranışlarını hedef aldığımızda, iletişim bambaşka bir boyuta taşınmış oluyor. Onu suçlamıyoruz, davranışından ötürü bize hissettirdiklerini söylüyoruz. Yalnız burada sık yapılan bir yanlış var ki “ben” dili kullanmak isterken yine “sen” diline geçiş yapılıyor. Karşı tarafa davranışından ötürü hissettiklerinizi söyleyin derken “bana değersiz hissettiriyorsun” gibi bir cümle kullanmak suçlayıcıdır. Size kendinizi olumlu ya da olumsuz hissettiren hangi davranışsa mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Böylece karşı tarafın empatik yaklaşıp sizi anlamasını sağlarsınız.
“Ben” dilini günlük hayatınıza adapte etmek çok kolay olmayabilir. Fakat denemeye devam ettikçe alışacağınızdan emin olabilirsiniz.
Dinle, anla ve anlatSağlıklı iletişimin formülüdür dinle – anla – anlat. İkili diyaloglarda, özellikle bir konu hakkında tartışırken karşımızdaki kişiyi ne kadar sağlıklı dinliyoruz? Tartışmalarda çoğunlukla yaptığımız şey, dinlemek yerine bir sonraki söyleyeceğimiz cümleyi düşünmek oluyor. Aslında yapmamız gereken can kulağıyla dinlemek, ne demek istediğini anlamak ve sonra kendi söylemek istediğimizi anlatmak olmalı.
Değiştirme, dengeleİlişkilerde en çok yapılan hatalardan biri karşımızdaki kişiyi kendi isteklerimiz doğrultusunda değiştirmeye çalışmak. Unutmayın ki partnerinizin de ayrı bir karakteri, farklı zevkleri var. Sizin sevdiğiniz şeyleri sevmek zorunda değil. Aynı şekilde siz de onun sevdiği şeyleri sevmek zorunda değilsiniz. Önemli olan şey dengeyi sağlamak. Ortak bir noktada buluşmak ilişkiniz için yapacağınız en önemli iyiliktir.
Önce partnerinle tartış sonra arkadaşlarınla dertleşİlişkimizle ilgili sorun yaşadığımızda ilk koştuğumuz kişiler genelde yakın arkadaşlarımız oluyor. Dertleşmek, sıkıntıyı paylaşmak kesinlikle iyi gelen bir şey ancak arkadaşlarımız bazen bizi korumak adına objektif bakamayıp ilişkide acele kararlar almamıza sebep olacak yanlış tavsiyelerde bulunabilirler. Bunun önüne geçmek adına var olan sorunu partnerinizle konuşup çözmeden arkadaşlarınızla paylaşmamanızda fayda var. Çözemediğiniz durumlarda bir uzman yardımı da alabilirsiniz.
Özel alan yaratBiriyle ilişkide/evli olmak demek her şeyi beraber yapacağınız anlamına gelmez. Her iki tarafın da kendilerine özel alanları olmalı. Birbirinize özlem için fırsat tanıyın. Özel zevkleriniz veya hobileriniz için kendinize özel zaman ayırın ve düzenli olarak uygulayın. Böylece birbirinizle paylaşacak daha çok konu bulabilirsiniz.
Sınırlarını belirleİnsan ilişkilerinde tartışmalar kaçınılmazdır. Ancak tartışma için sınır belirlediğiniz zaman dönüşü olmayan yollara girmemiş olursunuz. Beraber oturup iki tarafı da rahatsız eden kelimeleri, cümleleri ve davranışları belirleyin. Tartışırken bunları kullanmamaya dikkat ederseniz sağlıklı iletişimi devam ettirmiş olursunuz.