Son araştırmalar, DNA'mızın kişilik özelliklerimizi belirlemede önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Bilim insanları, kişiliğimizin yaklaşık %30 ila %60'ının genetik faktörlere dayandığını belirtiyor. Ancak bu, kişiliğimizin sadece genlerden ibaret olduğu anlamına gelmiyor.
Çalışmalar, bireylerin kişilik özelliklerini etkileyen çok sayıda çevresel faktörün de bulunduğunu ortaya koyuyor. Örneğin, çocukluk dönemi deneyimleri, sosyal çevre ve kültürel etkileşimler, kişiliğin şekillenmesinde kritik bir rol oynuyor. Negatif bir ortamda büyüyen çocukların, daha dürtüsel ve kaygılı bir kişilik geliştirme olasılığı daha yüksekken, sağlıklı ve destekleyici bir ortamda yetişenler daha istikrarlı ve huzurlu bir mizaç sergileyebiliyor.
Kişiliğimizin gelişim süreci, doğumdan itibaren başlıyor ve yaşam boyu devam ediyor. Yapılan araştırmalar, mizaç özelliklerinin çok erken yaşlarda bile belirginleşebileceğini gösteriyor. Ancak kişilik, sadece kalıtımsal özellikler üzerinden şekillenmiyor; bireyler yaşamları boyunca deneyimledikleri olaylara göre de evriliyor. Özellikle 20 ila 40 yaşları arasında önemli değişiklikler gözlemleniyor.
Genetik olarak hangi kişilik özelliklerinin aktarıldığı hala araştırılmakta, ancak bazı gen varyantlarının belirli özelliklerle ilişkili olduğu bulunmuş durumda. Örneğin, dışa dönüklük ve sosyal olma isteği belirli genlerle bağlantılı. Ancak her bireyin özgün deneyimleri, bu genetik yatkınlıkları şekillendiriyor.
Kişiliğimizde değişim mümkündür; hayatımız boyunca bilinçli ya da bilinçsiz şekilde kişilik özelliklerimizi değiştirme şansımız var. Yeni alışkanlıklar geliştirmek, terapi ve öz farkındalık çalışmalarıyla kişiliğimizin bazı yönlerini dönüştürebiliriz. Kişiliğimiz hem genetik mirasımızın hem de yaşadıklarımızın bir yansımasıdır.