Kâbuslar, gece uykusunu bozan ve genellikle korku, endişe veya üzüntü gibi olumsuz duygularla dolu rüyalar olarak bilinir.
Araştırmalara göre, insanların yaklaşık yarısı zaman zaman kâbus görebilir. Bu tür rüyalar, günün stresli olaylarını ve duygusal tepkileri işlemek açısından faydalı olabilir. Ancak, kâbuslar bazen sağlığımızı etkileyebilir. Şiddetli kâbuslar, kişiyi uyandırmayı ve gerektiğinde bir uzmana danışmayı gerektirebilir.
Peki, ne zaman müdahale etmeliyiz?
Kâbusların çoğu dışarıdan hafif görünebilir; kişi sadece endişeli olabilir veya yatakta dönüyor olabilir. Bu durumda, kişiyi uyandırmadan bırakmak en iyisidir. Ancak, kişi kendine veya çevresine zarar verme riski taşıyorsa, nazikçe uyandırmak ve profesyonel yardım almasını sağlamak önemlidir.
Kâbusların sıklığı da önemlidir. Ara sıra görülen kâbuslar genellikle endişe gerektirmezken, haftada birkaç kez yaşanan kâbuslar kronik bir sorunun işareti olabilir.
Kronik kâbuslar uyku kalitesini etkileyebilir ve bu durumun profesyonel bir destekle ele alınması gerekebilir. Psikiyatristler ve uyku uzmanları, kronik kâbusların altında yatan nedenleri belirlemede yardımcı olabilir.
Kronik kâbuslar, imgeleme prova terapisi (IRT) gibi bilişsel davranışçı tedavi yöntemleriyle tedavi edilebilir. Bu terapi, kâbusları yeniden yapılandırarak kişinin rüyalarında olumlu değişiklikler yapmasını sağlar. Araştırmalar, IRT’nin hastaların %70’inde etkili olduğunu göstermektedir.
Bir kâbusu uyandırmanın kalp krizi geçirmeye neden olacağına dair yaygın bir inanış yanlıştır. Kâbusun kişiyi rahatsız edici bir durumdan uyandırması genellikle kalp sağlığını etkilemez; sadece uykuya tekrar dönmek için biraz çaba gerektirir.