Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), önlenebilir anne ölümlerinin sıfıra indirilmesi için küresel ölçekte kampanya yürüten kadın hakları örgütlerinin yoğun mücadeleleri sonucunda, 2018 yılında 11 Nisan’ı Anne Sağlığı ve Hakları Günü ilan etti. 2000 yılından bu yana çocuk ölümleri hemen hemen yarı yarıya, anne ölümleri ise yaklaşık üçte bir oranında azalsa da, bu ölümler halen yakıcı boyutlarda. DSÖ’nün 2020’de açıkladığı verilere göre, her yıl gebelik ve doğum sırasındaki komplikasyonlar yüzünden 295 bin anne yaşamını yitiriyor. Bu ölümlerin yüzde 86’sı gelişmekte olan ülkelerde meydana geliyor.
Kadınların sağlık hizmetlerine, doğum kontrol ve kürtaj olanaklarına erişimiyle önlenebilir olduğu belirtilen bu ölümlerin, dünyanın bir yılı aşkın süredir mücadele ettiği pandemi koşullarında daha da artmasından endişe ediliyor. CİSÜ Platformu sekretaryasını yürüten TAP Vakfı Genel Koordinatörü Nurcan Müftüoğlu, Uluslararası Anne Sağlığı ve Hakları Günü kapsamında yaptığı açıklamada, yaşanan bu sağlık krizinin kadın sağlığı üzerindeki etkilerine dikkat çekti.
“Pandemi süreci, üreme sağlığı ve haklarına erişimi olumsuz etkilemektedir. Daha fazla sayıda kadın; güvenli annelik, doğurganlığın düzenlenmesi ve gebelik sonlandırma hizmetlerine erişememe riskiyle karşı karşıya” ifadelerini kullanan Müftüoğlu, şunları kaydetti: “Pandemiyle mücadelenin ana gündem maddesine dönüşmesi olağan ancak bu mücadelenin, cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinde bu dönemde daha da aciliyet kazanan ihtiyaçları kapsayacak şekilde yürütülmesi gerek.”
Üç katına çıktı
İngiltere merkezli Lancet dergisinde Mart 2021’de yayımlanan, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 17 ülkede yapılan araştırma, hamilelerin sağlık hizmetlerine erişiminin bu dönemde kısıtlandığını, doğum sırasında anne ve bebek ölümlerinin üç katına çıktığını ortaya koydu. Londra St. George Hastanesi tarafından yürütülen araştırmaya göre, bunda hem sağlık merkezlerindeki doluluk hem de hamile kadınların koronavirüs kapma korkusuyla hastanelere gitmemeyi tercih etmesi etkili oldu. Öte yandan, sağlıklı doğumlar sonrası meydana gelen doğum sonrası yani lohusalık depresyonu, anneliğe bağlı kaygı bozuklukları ve annelerin ruh sağlığında bozulma da büyük oranda arttı.